We Will Rock You müzikali dünya çapında büyük bir başarıya ulaştı ve 2002'de Londra'da açılışından bu yana dünyanın her köşesinde çok sayıda versiyonu sahnelendi. Danimarka'daki en son versiyon için ses tasarımcısı ve Ses Başkanı Magnus Hansen, DiGiCo SD7 T konsol kişiselleştirmesini tam olarak kullandı. Bu hazırlık çalışması, bu yüksek oktanlı gösterinin karmaşık gereksinimlerinin ekibini bunaltmasını önlüyor ve yaratıcılığa yer bırakıyor. Kapsamlı konsol programlaması, mühendislere gösteriden her gece en iyi şekilde yararlanma özgürlüğü ve esnekliği sağlıyor.

We Will Rock You'nun yepyeni Danca çevirisi, ülke çapındaki bir tur öncesinde Kopenhag'daki Tivoli Konser Salonu'nda açıldı ve Lion Entertainment tarafından üretildi. Sahne önündeki DiGiCo SD7 T, monitör pozisyonunda bir Quantum 338 ve KLANG ve yedek miks odasında da DiGiCo bayisi Lydfabrikken tarafından sağlanan SD7T ile birlikte geliyor. Gösteri, 20'den fazla Queen hitinin yer aldığı hızlı tempolu sahneleriyle ünlü. Kadroda 20 kişi ve grupta beş kişi, 20 IEM kanalı, 60 mikrofon kanalı, kablosuz MIDI, kablosuz kameralar, ayrıca mühendislerin konsantre olması için ses efektleri, miksaj ve cue’ların zamanlaması var. Sadece bunlar değil, grup sahnede hareket eden iki büyük kutuda bulunuyor ve müzisyenler kablosuz olarak performans sergiliyor. Lukas Ockelmann, Oliver Svensson ve Tobias Vohnsen olmak üzere üç gösteri personeli var ve prova süresince yedek miks odasında Frank Grønbæk, monitörlerde Alistair Kerslake ve ses tasarımcısı Magnus Hansen tarafından destekleniyorlar.

Ön taraftaki temel ses yapısına genişletilmiş otomasyon ekleyerek, ses ekibi miksajı iyileştirebildi, izleyiciler için gelişmiş bir deneyim sundu ve FOH mühendisi Lukas Ockelmann'ın sahnedeki kadro ve grupla tam olarak bağlantı kurmasını sağladı. Hansen'in açıkladığı gibi, bu ekibe büyük ödüller sunan benzersiz bir sistem.

"Önizlemeler de dahil olmak üzere tüm gösteriyi bir araya getirmek için tam teknik ve yaratıcı destekle sadece 11 günümüz vardı. Bu zamanı gerçekten etkili bir şekilde kullanmanın bir yolunu bulmak istedik, sadece her şeyi teknik olarak hazırlamak için değil, aynı zamanda tasarım ekibinin geri kalanıyla yaratıcı zamanımızı en üst düzeye çıkarmak için" diyor. “Konsolların Snapshot ve Makro fonksiyonlarına bakıyorduk ve başka bir odada yedekli bir sistemimiz olsaydı, gösterinin bölümlerini kaydedip miks üzerinde ayrı ayrı ama aynı anda çalışabileceğimizi fark ettik. Lukas canlı olarak provaları mikslerken ve cue’larken, Frank şarkıları ayrı bir odada miksliyordu. Ben de tam bir genel bakış elde edebildim ve tasarımı kolaylaştırmak için son ayarlamaları yapabildim. Her gün için provalar bittiğinde, gösteri dosyalarını birleştirdik ve ardından her gün bu sıkı çalışmanın üzerine inşa ettik.”

Yaklaşık on yıldır Lion Productions ile çalışan Hansen, ekibin geri kalanıyla güçlü bir ilişki geliştirdi ve bu yeni sistemin faydalarını ve etkinliğini açıklayabildi.

Hansen, “Mikste yüksek düzeyde ayrıntı hedeflediğimizi anlamak çok önemli,” diye devam ediyor. “Bu yöntemle, miksin tüm omurgası programlanıyor. Snapshot’ları, yankılarda, efektlerde veya dinamiklerde küçük değişiklikleri önceden programlamak için kullanabiliriz, bu da Lukas'ın gerçek zamanlı olarak doğal dinamikleri şekillendirerek fader'lara bir enstrüman gibi binmeye gerçekten odaklanabileceği anlamına geliyor. DiGiCo'yu bu şekilde kullanarak, ön programlama yoluyla teknik kurulumu basitleştirdik, engelleri kaldırdık ve Lukas'ın tamamen yaratıcı miksaj ve müzikal fader kontrolüne odaklanmasını sağladık. Ortalama olarak, şarkı başına yaklaşık 20 Snapshot’umuz var, ancak %100 değil, parmaklar hala fader'larda çok çalışıyor. Ancak şimdi, hem en gürültülü hem de en sessiz bölümlerde hareketler rahat.”

Snapshot’lar zaman koduyla otomatik olarak tetikleniyor, bu nedenle Lukas, genel miksin kontrolünü korurken değişikliklerin tam olarak ihtiyaç duyulduğu anda gerçekleştiğine güvenebiliyor. Ekip, mühendisleri uzun bir otomasyon dizisi konusunda uyarmak için, yanlışlıkla düğmeye basılmasını önlemek için renk kodlu değişiklikler de programladı. Bir dizi devam ederken, Snapshot arka planı kırmızı renkte gösterilir ve dizi tamamlandıktan sonra normal renge döner. Ekip ayrıca, cue türüne bağlı olarak yazı tipini kalın veya italik olarak değiştirerek metin biçimlendirmesinden de yararlanıyor.

"Bu kadar çok cue ile, hızlı bir görüntülemeye ihtiyacımız vardı ve masaüstü programlamanın esnekliği sayesinde bunu yapmanın çeşitli yollarına sahibiz. Örneğin, MIDI cue’ları için mavi-italik, diyaloglar için ince tip küçük harf ve şarkılar için kalın CAPS LOCK metni kullanabiliriz," diye açıklıyor Ockelmann. "T yazılımı bu ayrıntı düzeyi için harika. Her şeyi tek bir bakışta netleştirmek için ihtiyacımız olan her şeyi yapma kapsamına sahibiz."

Yaratıcı ekibin geri kalanından gelen tepkiler ezici bir şekilde olumluydu, herkes gereksiz kurulumla yapılan işi değerlendirdi, herkes gecelerce çalışmaya veya miksleme süreci için sahnede zaman geçirmeye gerek kalmadan iki kat daha hızlı çalışabileceğimizi duyabiliyor. Bu, yalnızca bir DiGiCo masasıyla yapılabilecek bir süreçti.

“Prodüksiyona bir sakinlik duygusu getirdi. Yüksek kaliteli bir müzik miksi yaratabilmemiz için değerli sahne zamanlarından vazgeçmek konusunda endişelenmelerine gerek kalmadı. Benim için, tasarımcı rolümde, yaratıcı seçimlerin daha büyük perspektifine odaklanmamı sağladı,” diye sonlandırıyor Hansen. “DiGiCo konsolumuzun esnekliğinden yararlanmak, daha önce mümkün olmayan bir ayrıntı düzeyine ulaşabileceğimiz anlamına geliyor. Bunu başka hiçbir konsolla yapabileceğimizi sanmıyorum. Prodüksiyon, zaman kısa olsa bile müzik miksine öncelik verebilir ve ben de ses tasarımının tüm yönleri üzerinde yaratıcı kontrolü sürdürebilirim. Harika oldu.”

DiGiCo ürünleri hakkında ayrıntılı bilgi için 0212 288 06 12 numaralı telefondan Atempo’yu arayabilirsiniz.